23 Kasım 2010 Salı

Nedir Kader?


Bu sıralarda kader kelimesine fena halde takılmış durumdayım. Büyük türkçe sözlük kaderin birinci anlamının “ Yazgı”, ikinci anlamının ise (mec.) “Genellikle kaçınılmaz kötü talih” olduğunu söylüyor.

Trafikte ilerlerken, karşı refüjden çıkan bir sarhoş sürücünün aracı altında ölmek midir kader?

Japonya’da depremlerde kimsenin burnu kanamazken, benim ülkemde insanların ölmesi mi ?

Elin Şili’sinde günler sonra işçiler çıkarılırken, benim ülkemde iş kazalarında genelde işçilerinin ölmesi mi?

Vergi kaçakçıları elini kolunu sallayarak dolaşırken, baklava çalan çocukların cezaevinde yatması mıdır kader?

Bir saat yağan yoğun yağmurda insanların sele kapılıp ölmesi mi?

Okula giden bir çocuğun lavabo altında kalıp can vermesi mi?

Apandisit ameliyatına girip böbreğinizin alınması mıdır kader?

“Namus” diye diye bu ülkede kızların öldürülmesi mi?

Her gelen iktidar tarafından soyulmak mı?

Sorulduğunda bugün un, şeker, yağ ve prinç’in kilosunu bilemeyip, dört manken ismini say denildiğinde sayabilmen midir kader?

Bazı oğulların paraları artarken, senin oğlunun iş işçi bulma kuyruklarında beklemesi, KPSS sınavlarında dirsek çürütmesi mi?

Hangi kanalda hangi dizinin olduğunu atlamadan sayarken evinde acil durumda çocuğuna yapman gereken suni solunum, kalp masajı gibi temel ilkyardımı bilmiyor olmam mı?

Tuttuğun takım iyi oynamadığı için kulübünü basıp hesap verin bize diye bağıran sen, her geçen gün yolunda gitmeyen şeyler gördüğün halde sesini çıkarmayıp susman mı?

Bu yazıyı okurken, her satırı onaylarcasına başını sallayıp sonra hiçbir şey yapmayacak olman mıdır kader?

Yoksa yukarıda saydıklarımın hiçbiri kader değil de, bizim ihmallerimiz, vurdum duymazlıklarımız mıdır?
15.10.2010

Hiç yorum yok: