23 Kasım 2010 Salı

"OKU" dedi Cebrail (as)...

Hayatta sahip olmaktan memnun olduğum ilk beş şey arasında okuma-yazma biliyor olmayı sayarım. Hani yeterli sayıda kitap okuyabiliyor muyum bunu belki ayrı bir konuda tartışmak gerekir. Ama paylaşmak istedim.

İlk okuduğum kitabı hatırlamıyorum elbette. Ama aklıma ilk okumaya başladığım kitap denildiğinde Mayk Hammer'ın Serüvenleri gelir. Rahmetli anneannemin kütüphanesinde görüp okumaya başlamıştım. Yaşı benden büyük olanlar daha iyi bilir, bir dedektifin macera dolu hikâyelerini anlatır. Bir solukta okuyup bitiriverdim. Kitabın bir bölümünde, çin'de insanlara nasıl işkenceler yapıldığını anlatılıyordu, bugün bile aklımdadır o işkenceler. Bugün ne işine yarıyor o bilgiler deseniz, Beni kızdırdılar mı bazen "Benimle çok uğraşma bak ben bir sürü çin işkencesi biliyorum " demekten başka işime yaramıyor diye cevaplayabilirim. Sonra arkası geldi kitapların, Agatha Christie'nin romanları sıralandı arka arkaya. Derken yetmez oldular daha farklı kitaplar okumaya başladım. Yaşım büyüdü, aklım büyüdü, konular büyüdü, kitaplarımın ebatları büyüdü ...

Yaşımla birlikte ideolojilerim, inançlarım olmaya başladı... Sonra bir hocam, " Neye inandığını bilmek istiyorsan, karşıt görüşleri de okumalısın. " dedi. Savunduğum değerlerin karşıtlarını da okudum. Çoğu zaman eleştirildim, okumamam gerektiği söylendi. Kitaplarımı gazete kâğıtlarıyla kaplayıp, okumaya devam ettim.


Çalıştığım yerde yeni genç arkadaşlar var. Bir gün sohbet ederken, neler okuyorsunuz diye sordum. Her biri mırın kırın ederken, biri açık ve net bir şekilde dedi ki. Ben okumuyorum. Pek bir gururla söyleyince daha çok meraklandım,
Neden diye sordum...
Fikirlerim değişsin istemiyorum dedi...
Peki fikirlerinin doğru olduğunu nereden biliyorsun dedim...
Hiç sesi çıkmadı.

Değişim kaçınılmazdır hayatta, hiçbir şey yapmasanız da yaşlanarak değişir insanoğlu. Bu yüzden nasıl bir değişime uğramak istediğimize iyi karar vermemiz gerekir.

Bugün Referandum için EVET/HAYIR 'lar dolaşıyor etrafta. Hepimiz aynı ülkenin çocukları olsak ta nedendir bilmiyorum boğaz boğaza savaşıyoruz. Referandum sayfalarında dolaşıyorum bazı bazı, hakaretler, küfürler almış başını gidiyor. EVET'leri de HAYIR'ları da okuyorum. Hocamın söylediği gibi neye karşı olduğumu bilmek istiyorum. Körü körüne A kişi, B kişi dedi diye oy vermeyeceğim elbette. Ama beni en şaşırtan konuların başında, parti başkanlarını canla başla savunan insanlar. Parti başkanı ne söylerse aynı cümlelerle karşı görüşe cevap veriyorlar. Düşünüyorum, insanların kendine ait fikirleri, cümleleri yok mu? Ülkenin gerçekten neye ihtiyacı var, değişimler sorunları çözecek mi, yoksa sonra daha iyi bir öneri ile yola çıkılsa daha mı iyi olur bunları düşünerek karar vermek gerekir gibime geliyor.

Yıllar önceydi, keşif gezisindeyiz. Bir köye geldik. Kar erimiş, yollar çamur, araba bile zor ilerliyor. Köylünün birini görünce araba durduruldu. Selam, nasılsın, kimsin kimlerdensin sohbetlerinden sonra arkadaş sordu ,
Bu köy beldeye mi ait, belediye ye mi?
Belediye'ye
Bir daha ki seçimlerde aynı adama oy vermeyin bari, aklı başına gelsin. Sizi bu çamurlarda yaşatmak neymiş görsün...
Tabi ki vereceğiz. O adam namaz kılıyor.
Peki

Kimse bir şey söylemeden ayrıldık o köyden. Hala düşünürüm "Namazı senin için mi kılıyor, Kendi için mi" diye sorsaydım ne cevap verirdi...

Körü körüne yaşıyoruz gibime geliyor bazen. Nedenlerimiz, niçinlerimiz olmadan. Bu kadar mı sıkıldık hayattan, bu kadar mı zorlanır olduk düşünmekten, irdelemekten...

Kuran-ı Kerim'in bir kerede olsa mealinin okunması gerektiğini savunurum yıllardır. Arapça okumak varken, mealine ne gerek var denilir. Okuduğunu anlayabiliyorsan elbette söyleyecek sözüm yok ama anlamıyorsak okumalıyız, A hocanın, B hocanın söyledikleri yerine birazda biz okumalı ve öğrenmeliyiz dediğimde, alıştım artık beni dinsiz olmakla suçlarlar. Dün akşam televizyonlarda boy boy oruç baba türbesine gidip saatlerce bekleyip, beklerken de elinde Kuran-ı Kerim okuyanları görünce keşke birde okuduğunu anlayabilseydiler dedim. Okuduğunu anlayabilseydi, oradan medet ummaması gerektiğini bilirdi. Okuduğunu anlayabilseydi, Referandum sayfalarında yerli yersiz Allah'ın ismini kullanmamaları gerektiğini bilirlerdi. Ve Okuduğunu anlayabilseydi, bu ülkede kimin iyi bir Müslüman olup, kimin olmadığı hakkında ahkâm kesemeyecek olduklarını da bilirlerdi.

Bu ülkede bizleri kimileri öyle kimileri böylede olsa kandırıyor, soyuyor, tüketiyor. Sonuçta kim gelirse gelsin tüketiliyoruz.

Son yıllarda dinleyici olarak katıldığım bazı etkinlikler oluyor. Basında katılıyor etkinliklere. Konuşmacılar 1,5 – 2 saat konuşuyor. Ama yanlı basın sadece bir cümleyi alıp yayınlıyor. Oluyor mu size söylenen onca söz değersiz ve anlamsız. Sonra başka insanlar okuyor o cümleleri hoppala, bu da nereden çıkmış, bu adam doğru düzgün konuşamaz mı diyorlar.

Bir arkadaşım vardı, haberler başladı mı, tüm kanalları takip etmeye çalışırdı. Biri biterdi, diğer haber kanalı açılırdı. Bir gün kızdım içim dışım haber oldu, neden durmadan haber dinliyoruz diye sordum. Haberin doğrusunu öğrenmeye çalışıyorum, her haber kanalı haberi kendi istediği şekilde yorumlar, ben birçok haber kanalından dinlemeye çalışıyorum ki, haberin doğrusunu öğrenebileyim dedi. Bu cümle bana yıllar önce hocamın söylediği o cümleyi hatırlatmıştı.

Bu yazının sonunda şunu özellikle belirtmek isterim ki. Her neye inanıyorsak inanalım bilerek, araştırarak ve okuyarak inanalım...
Saygılar

Hiç yorum yok: